6 Ekim 2018 Cumartesi

RUS PATRİKHANESİ TÜRKİYE'DE KİLİSE AÇARSA


2 Ekim’de Yunanistan Ortodoks Kilisesi'nin Sen Sinodu; Rum Patrikhanesi’nden ayrı olarak Ukrayna Kilisesi’ne özerklik verilmesi meselesini içeren bir toplantı yapmaya başladı. Rus Patriği Kirill ise haber aldığı bu toplantı öncesinde Atina ve Başpiskoposu Hieronymos'a Ukrayna Kilisesi sorunu konulu bir mektup yolladı.

Patrikhane yanlısı yayınlar yapan Yunan “Romfea” Haber Ajansı Rus Patrikhanesi Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Volokolamsk Metropoliti Hilarion ile bu toplantı ve gönderilen mektupla ilgili bir röportaj yaptı.
Yapılan röportajın içeriği Yunan/Rum kaynaklarının söylemleri çarptırma huylarına maruz kalmamak için Rus Patrikhanesi’nin resmi yayın organı olan https://mospat.ru üzerinde de aynı gün, eşzamanlı yayınlandı. Romfea’da bazı cümlelerin anlamları her zaman olduğu gibi değiştirilerek yayınlandığı da zaten görüldü.
Rus kaynaklarını baz alarak alıntılarsak röportajın bazı satırbaşları şöyledir:
Romfea: Yunanistan Ortodoks Kilisesi'nin Sen Sinodu Konseyi bugün çalışmalarına başlıyor. Beklendiği gibi, Konsey'de Ukrayna'daki dini durum ve Rus Kilisesi ile Konstantinopolis Patrikhanesi arasındaki kriz de görüşülecektir. Ukrayna meselesinin Yunanistan Sen Sinod’unda görüşülmesine ne diyeceksiniz?
Hilarion: Rus Patriği Kiril bilindiği gibi dün Yunanistan Başpiskoposu Hieronymos'a bir mektup yolladı. Mektubun ana konusu Ukrayna’ydı. İçinde Rus kilisesinin bu konudaki konumu var ve mektubun Yunanistan Kilisesi Konseyi'nde tartışılacağını düşünüyorum. Ukrayna Kilisesi'nin, Moskova Patrikhanesi'nde kendi kendini yöneten bir kilisenin hâlihazırdaki durumunu en iyi şekilde değerlendirdiğini vurgularım. Bununla birlikte, Ukrayna’nın kanuni dinî yöneticilerinin görüşü göz ardı edildi ve Rum Patrikhanesi, Ukrayna’nın özerklik projesini uygulamak için Kiev’e iki temsilci atadı. Ukrayna hükümet yetkililerinin temsilcileri bu konuda siyasi emelleri için çalışıyorlar
Romfea: Romanya Kilisesi ve 19. yüzyılda Konstantinopolis'ten özerklik alan diğer kiliselerin özerkliklerinin ilan edildiği bir dönemde de benzer eylemler yapılmadı mı?
Yunanistan, Romanya, Sırbistan ve Bulgaristan örneğinde, mevcut kanonik yöneticilerin devre dışı bırakılmaları yapılmamıştı. Ama bunu Ukrayna'da yapmayı planlıyorlar. Ortodoks kiliselerinde kimin özerkliğe izin vermeye yetkili olduğuna dair farklı yaklaşımların olduğunu biliyoruz.
Hilarion: Rum Patrikhanesi tarafından yapılan eylemler ve Bartholomeos’un Ukrayna'da özerklik sürecinin devam edeceğini ima eden temsilcilerinin ifadeleri, Rus Ortodoks Kilisesi'ni misilleme tedbirleri almaya zorladı. Rus Kilisesi'nin kanonik (Kanon=Dinî kanun) topraklarının bütünlüğü konusunda bariz bir tecavüz karşısındayız. 14 Eylül'de Sinodumuz Rum Patrikhanesi'nin papazlarıyla yapılan tüm kutlamaları askıya almaya karar verdi.
Rus Patrikhanesi Kiev Metropolitliği’nin Moskova Patrikhanesi'ne ait dini mülkü olduğunu tartışılmaz belirten tarihi gerçekleri sunan bir ifadeyi de kabul etti. Yunanistan Ortodoks Kilisesi'nin birçok yetkilisini tanıyorum ve çoğunun sözde Ukrayna özerkliği ile ilgili olarak neler olup bittiğine ilişkin gerçekleri bildiklerine yürekten inanıyorum. Ukrayna Kilisesi’nin özerkliğine ilişkin Rum Patrikhanesi tarafından atılacak tek taraflı eylemler tüm Ortodoksluğun birliği için en trajik sonuçlara yol açabilir.
Fener Rum Patrikhanesi, Ukrayna Kilisesi'ne otosefallik (özerklik) verilmesini gerekçelendirmek için tarihi belgeler içeren iddiasıyla Eylül sonlarında bir rapor yayınladı. Rapora tepki gösteren Rus Ortodoks Kilisesi ise raporda Ukrayna Kilisesi tarihinin bilinçli olarak çarpıtıldığını vurguladı.
Raporu değerlendiren Rus Ortodoks Kilisesi Dış İlişkiler Departmanı yetkilisi Nikolay Balaşov, Fener Rum Patrikhanesi'nin Ukrayna Kilisesi'nin tarihi hakkında sunduğu belgelerin güvenilmez olduğunun altını çizerek, gerçeği ortaya çıkarmak için arşiv belgeleri esas alınarak ciddi bir bilimsel tartışma yapılması gerektiğini kaydetti.
Ukrayna Devlet Başkanı Pyotr Poroşenko, Fener Rum Patrikhanesi'nin, Moskova'nın izni olmadan tüm devletlere bağımsız kilise oluşturma hakkı verme yönünde karar aldığını aktararak, "Bu kararı göz önüne alacak olursak ilk sırada Ukrayna'nın ulusal kilise oluşturma hakkı olabilir" demişti. ABD-Rus savaşı olarak nitelediğimiz bu durum için çok net olarak “ABD’nin desteklediği Rum Patrikhanesi’nin, Rus Patrikhanesi ile bir savaşıdır” diyebiliriz. Ukrayna Devlet Başkanı Poroşenko da bu kavgayı yakında yapılacak seçimlerde arkasına ABD desteğini alarak siyasi bir koz olarak kullanmak için desteklemektedir.
Yazımızın bu kısmından sonra çok önemli iki Rus bilim adamının (Bizce devlet söylemi niteliğindeki)  ifadelerine yer vereceğiz.
10 Eylül’de Moskova Devlet Dil Üniversitesi'nden din bilimci Profesör “Roman Silantyev” Ukrayna Kilisesi'nin bağımsızlık talebini destekleyen İstanbul Fener Rum Patrikhanesi'ne, Türkiye'de Moskova Patrikhanesi'ne bağlı metropolitlikler kurarak simetrik yanıt verilebileceğini söyledi ve “Moskova Patrikhanesi'nin de bu eyleme karşılık olarak Türkiye'de kiliseler, metropolitlik kurulması Fener Rum Patrikhanesi'nin tutumuna simetrik yanıt olacaktır. Rus Ortodoks Kilisesi, Fener Rum Patrikhanesi'nin başkanlık ettiği yapılardan çıkıyor” dedi.
Bir diğer Rus bilim adamı olan ilahiyat uzmanı “Arkadiy Maler” de eş zamanlı olarak 15 Eylül’de Fener Rum Patrikhanesi ile iletişimin kopması halinde Rus Ortodoks Kilisesi'nin Türkiye’de kendi kiliselerini açabileceğini söyledi. “Eğer Kilisemiz Fener Rum Patrikhanesi ile ayinsel iletişimi keserse -ki kesmiştir- Rum Patrikhanesi’nin meşru sahası eskisi kadar değerli olmayacak ve biz, bu sahalarda, yani Türkiye, Kuzey Yunanistan'da, Ege’deki adalarda ve istediğimiz yerde kendi ibadethanelerimizi açma hakkımızı saklı tutacağız. Çünkü bu Kilise, bizim için tam anlamıyla Kilise olmaktan çıkmış olacak
Bu iki Rus bilim adamının ortak söyleminin Rusya’nın şu andaki resmi politikasını yansıttığı kanaatindeyiz. Şimdi Rusya’nın Türkiye’de kiliseler açma düşüncesine ani tepki ile karşı çıkanlar olacaktır.
Türkiye’de apartman dairelerinde merkezi belli olmayan, finansörü belli olmayan, içinde birkaç eşya ve obje ile adına “Kilise” denen çok sayıda kilise var! Bunlar misyonerlik yapıyorlar, boşlukta olan bireyleri aralarına alarak Hıristiyanlaştırıyorlar.
Hıristiyanlıkla ilgili bilinmesi gereken birkaç önemli husus vardır.
Batı Kilisesi olarak tanımlanan Katolik Kilisesi ile daha yakın bir tarihsel geçmişi olan Protestan kiliseler; “Ümmetçi” bir davranış sergilerler. Dini öğretilerinde ve faaliyetlerinde ulusalcılık ve milliyetçilik ön planda değildir. Özellikle Protestanlarda daha fazla görülen misyonerlik faaliyetlerinin amacı; olabildiğince insanı kendi kiliseleri çatısı altında sadece inanç yönünden toplamaktır ve bu da zaten misyonerliğin temel felsefesini oluşturur.
Doğu Kilisesi’ndeki yani Ortodokslukta ise durum farklıdır. Çünkü burada ümmetçilik yoktur. Ulusalcılık ve milliyetçilik ön plandadır misyonerlik ve “Hıristiyanlaştırma” faaliyetleri de yoktur. Ortodoks mezhebine bağlı kiliselerde ön planda olan daima milliyetçiliktir. Ortodoks kiliseleri bir yandan otonomilerini, dini özgürlüklerini sağlamaya çalışırken öte yandan Fener Rum Patrikhanesi’nin “Ekümeniklik” iddiası ve “Tüm Ortodokslar Helen’dir” felsefesi ile kurmaya çalıştığı baskı ile uğraşırlar. Bu reddedilmesine karşın din adına milliyetçilik yani “filetizm”dir.
Şu an ABD-Rus savaşı olarak görünen Rum Patrikhanesi ile Rus Patrikhanesi’nin savaşında misyonerlik ve Hıristiyan yapılmak istenen bireyler yoktur! Günümüzde sıkça telaffuz ettiğimiz “Evanjelistler” en baş misyoner grubudur.
Şu hususlar çok önemli:
Rusya kendi patrikhanesini doğal olarak koruyor. Ülke Ortodoks, Patrikhanesi de Ortodoks yani tepki doğal…
Yahu siz Amerikalılar, “Protestan” ağırlıklı bir ülkesiniz, Evanjelistler siyasetinizde çok etkili. Katolikleriniz de var ama ağırlığınız ve geçmiş birçok devlet başkanınız çoğunlukla Protestan!
Yahu siz Amerikalılar, “Rahip Brunson” vasıtasıyla Protestanlara arka çıktığınızı biliyoruz ama Türkiye’de bulunan Katoliklerle ilgili tek bir destek sözünüzü duymadık. Bu belki de Vatikan’a sempatiniz olmadığından kaynaklı olabilir!
Neden Ortodoks olan Rum Patrikhanesi’nin bu kadar arkasındasınız?
Ukrayna Kilisesi meselesi de siyasidir. ABD operasyonudur! Önümüzdeki zamanlarda başka boyutlar alacağı da şimdiden anlaşılmaktadır.
Gelelim “Ruslar –bir ihtimal- Türkiye’de kilise açsalar ne olur?” sorusuna!
Ülkemizde 1400 civarında Rum Cemaati mensubu ve 70 civarında kiliseleri ve onlarca papazları var. İçimizdeki Grekofiller ise bu insanları mazlum, ezilen, baskı altında bireyler olarak tanımlıyor ve Türkiye aleyhine içte ve dışta faaliyetlerde bulunuyorlar! Oysaki Rum Cemaati mensupları özgürce ibadetlerini yapıyorlar. Patrikleri özel günlerde, resepsiyonlarda Devlet protokolüne çağırılıyor.
Denilecek tek şey: “İnsaf Yahu
Misyonerlik ağırlıklı olarak “Protestan” kiliselerde yapılmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz gibi Ruslar Ortodoks’tur ve asla misyonerlik amacıyla kilise açmazlar. Bu Ortodoksluğun doğasında yoktur.
Siz! Rum Patrikhanesi için özgürlük çığlıklar atanlar. Ne dersiniz? Rumlara ve diğer gayrimüslim cemaatlere sağladığımız imkânları ve gösterilen sevgiyi ülkemizdeki Ruslara da sağlasak. İçimizde yerleşik durumda yaşayan on binlerce Rus vatandaşının olduğu biliniyor, bunlar da ibadetlerini özgürce yapsalar?
İnanın ki arkasındaki sonsuz ABD desteğine rağmen Rum Patrikhanesi’nin tüm forsu biter!




RUM PATRİKHANESİ'NİN EKÜMENİKLİK İDDİASINA PROTESTAN ABD'NİN ARCHONLARINDAN DESTEK



Fotoğraf: Şikago Metropoliti Nathaniel, Senatör Jim Abeler, Senatör Karen Housley, Archonlardan John Manos, Gus Pablecas, William Spell Minnesota Eyaleti Senatosu ve Temsilciler Meclisi’nin karar belgeleriyle poz veriyorlar.


ABD’de en etkili lobi olan Archonların etkisi ile ABD eyaletlerinin 45’inin senatolarında ve temsilciler meclislerinde, Rum Patrikhanesi’nin "Ekümenik"liğinin Türkiye tarafında tanınmasını sağlamak ve “Heybeliada Ruhban Okulu”nun yeniden açılması konusunda Türkiye’ye baskı yapılmasını öngören resmi nitelikli alınmış kararları 23 Mart 2018 tarihli makalemizde ele almıştık. Ve bu kararlara 45. olarak eklenen Indiana Eyaleti’nin kararlarını Mart tarihli makalemizde irdelerken Rum Patrikhanesi adına sunulan ve Türkiye aleyhine ağır söylemler içeren başlıklar bulunan bu karar tasarılarının, eyaletlerin hem senatolarında, hem de temsilciler meclislerinde onaylandığını ve aşağı yukarı ortak bir metin kullanıldığını da dile getirmiştik. 

Geçtiğimiz Eylül ayının son haftasında “Minesota Eyaleti” de bu kervana 46. eyalet olarak eklendi ve bu şekilde ABD’nin nüfusunun % 95’ine tekâmül eden bir kitlenin hem temsilciler meclislerinde hem de senatolarında Türkiye aleyhine, sözde din özgürlüklerini kısıtlayan bir ülkeymiş gibi kararlar alındı.

Minnesota’nın Temsilciler Meclisi ve Senatosu da ayrı ayrı olarak ama ortak metin ile diğer eyaletler gibi Türk Hükümeti’ni hedef aldı ve Rum Patrikhanesi ile diğer dini azınlıklar için din özgürlüğü ve bunların insan haklarının garanti altına alınması için baskıcı bir pozisyona girdi!

Bu son kararda; 1914'te Türkiye’de 1,8 milyon civarı Rum olduğu iddia ediliyor ve “Türk Hükümeti, Ekümenik Patrik Bartholomeos'un ekümenik karakterini tanımayı reddediyor ve onu, Türkiye'de kalan 2500 kadar Ortodoks Hıristiyan'ın başpiskoposu olarak tanımıyor” yazılıdır ama bu şeklideki ifade çelişkilidir!

Türkiye’nin Rum Patriğini Türkiye’deki Rum Ortodoksların başpiskoposu olarak tanımadığı iddiası çok yanlış! Türkiye Bartholomeos’u Rum Patriği olarak kabul ediyor ama Ekümenik Patrik olarak kabul etmiyor. Patriklik ise başpiskopostan üst bir rütbedir. Türkiye’yi kötülemek niyetiyle kendi kendilerine rütbe tenzili yapmışlar. Niyet kötü ve olayı çözümleyemeyenler bu söylemlere balıklama dalıyorlar. Ülkemizde çokça bulunan “Bizanssever”,”Yunansever” ya da başka bir söylemle “Grekofil” var. Bunlar başta üniversitelerde kümelenmişlerdir. Medyamızdaki Grekofillerin sayısını da azımsayamayız.

Minesota Eyaleti’nin aldığı kararlarda bir başka çelişkili durum da şudur: İleriye yönelik seçilecek patriklerin illaki TC vatandaşı olma şartı eleştiriliyor. Böyle bir hak isteniyor! Bu hususun son aylarda ısrarla yinelenmesi ise dikkat çekicidir. Çünkü geçtiğimiz yıllarda çok sayıda Yunanistan ya da ABD vatandaşı papaza TC vatandaşlığı verilmiştir. Bu hususun sorun olarak lanse edilmesi de enteresandır.

29 Mayıs 2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan, 5901 sayılı Vatandaşlık Kanunu m.12’ne göre “istisnai” olarak vatandaşlığın kazanılması da mümkündür. Bu imkândan yararlanacak kişilerde 5 yıl ikamet şartı ya da Türkçe konuşma şartı aranmadan Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığını kazanabilirler. Birçok ülke bir kişiyi vatandaş yaparken dil ve ülke tarihi hakkında bir imtihana tabi tutmaktadır. Bu hususun ne kadar haksız bir iftira olduğunu anlamak için TC vatandaşı yapılan papazlar ile ilgili aşağıda 2 makalemizin linkini veriyoruz. 

https://bulgareksarhligi.blogspot.com/2010/12/buyukada-yetimhanesi-ile-vatandasliga.html

https://bulgareksarhligi.blogspot.com/2010/12/turk-vatandasi-yapilan-rum-papazlari.html

Bildirilerde ayrıca Türkiye’nin, Ortodoks Kilisesi'ne ait yüzlerce kiliseye ve diğer mülklere el koyduğu ve 1971'de, gelecekteki Kilise liderlerinin eğitiminin ana merkezi kabul edilen Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapatılmasını “zorla” kapatma olarak sunulmaktadır. Oysaki 1971’de çıkan YÖK Yasası’na uymayı kabul etmedikleri ve YÖK’e bağlanmak istemedikleri için Heybeliada Ruhban Okulu’nun eğitimine kendilerince ara verilmişti.

ABD’de yayın yapan sivil toplum kuruluşu görünümünde, fakat “Devlet Destekli” ve genelde Türkiye aleyhine makaleler yayınlanan “The Persecution of Christians” (Hıristiyanlara Zulüm) adlı bir haber sitesinde 3 Ekim 2018’de uzun bir makale yayınlandı.

Makaleden bazı satır başları şöyledir:

“Bu makale Türk Hükümeti’nin Ekümenik Patrikhane ve Ekümenik Patriğe karşı olan tavrını gösteren hayati bir makaledir!  ABD'nin Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nun (USCIRF) Dünya’daki din özgürlüğü ihlallerini belgeleyen 2018 Yıllık Raporunda 2. Seviye ihlal edenler arasında Türkiye'nin de bulunduğunu üzüntüyle not ediyoruz.

Türkiye’de dini özgürlük ihlalleri sistematik devam etmektedir. Uluslararası insan hakları topluluğunun dikkatini, Ekümenik Patrikhanenin ve tüm Hıristiyanların Türkiye'deki durumuna çekiyoruz.

(Gatestone Enstitüsü’nde yazılar yazan bir Türk olan “Uzay Bulut”un 2 Ekim 2018’de bahsi geçen enstitüde İngilizce yayınlanan  “Türkiye: Camiler İnşa Etmek, Hıristiyanlığı Silmek” başlıklı makalesinden alıntılar yapılmış. Uzay Bulut: Heybeliada Cam Limanı’nda bulunan eski verem sanatoryumu arazisinin Diyanet Vakfı’na tahsis edilmesini de yazısında tenkit ediyor. Uzay Bulut ve Türkiye karşıtlığı içeren yazıları ile ilgili internet üzerinde çokça link bulunabiliyor)

Uzay Bulut Almanya’da açılan camii ve Heybeliada Ruhban Okulu karşılaştırmasını şöyle yapıyor:

Türkiye'nin en son camisi Almanya'da açılıyor iken, en büyük Hıristiyan Ortodoks teoloji okulu, Türk Hükümeti’nin emriyle yaklaşık 50 yıldır kapalı kalmıştır. Dahası, kapalı bu Hıristiyan okulundan bir kilometreden daha kısa bir sürede, toplam 200 dönümlük bir alana yayılan büyük bir İslami çalışma merkezi kurulacak.

Ülkenin en büyük Hıristiyan ilahiyat okulunu kapatan Türk Hükümeti, yıllık bütçesinin büyük bölümünü dünya çapında cami inşaatına harcıyor…

Türk Hükümeti, Dünya çapında İslam'ı teşvik etmek için uzun vadeli bir çaba kapsamında yüz milyonlarca dolarlık bütçe ile cami yaptırdı…

29 Eylül'de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'nın Köln kentinde yer alan “Köln Merkez Camii”nin açılışını yaptı. Bu arada, Almanya'da büyük bir cami açıldı ama Marmara Denizi'ndeki Halki (Heybeliada) adasında bulunan en büyük Hıristiyan Ortodoks ilahiyat okulu, Türk Hükümetinin emriyle yaklaşık 50 yıldır kapalıdır.

Bu arada, Türk Hükümeti Türkiye'deki Hristiyanlık mirasını yok etmeye devam ediyor. Örneğin, Ortodoks Teoloji Semineri, Hıristiyanların Türkiye'de maruz kaldıkları sistematik ayrımcılığın günümüzdeki bir simgesi haline gelmiştir.

Yazının devamında The Persecution of Christians” sitesinin yazarı; Heybeliada’da bulunan uzun süredir metruk durumdaki Verem Hastanesi arazisinin Diyanet Vakfı’na tahsis edilmesini ise tenkit ediyor. “Adeta hakaret eder gibi Heybeliada Ruhban Okulu’nu yeniden açmak yerine, Diyanet Vakfı’na arazi tahsis ediyorlar” sözleriyle bunu kendilerine bir hakaret telakki etmişler ve bu husus şu ifadeler ile dile getirilmiş:

Heybeliada Rum cemaati mensuplarının ikamet ettiği Türkiye'deki birkaç yerden biridir. Türk Hükümeti’nin Heybeliada’da büyük bir İslami merkez inşa etmesi tesadüf değildir! Bu, İslamlaştırma politikasının, bölgedeki Yunan kültürel mirasının ve Ortodoks Hıristiyanlığın ortadan kaldırılmasını daha da ileriye götürecek bir projenin ayak sesleridir. Ülkenin en büyük Hıristiyan ilahiyat okulunu kapatan Türk hükümeti, yıllık bütçesinin büyük bölümünü dünya çapında cami inşaatına harcıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı; Heybeliada Ortodoks Okulu’nun yanında İslami merkez kurmayı planlayan hükümet ajansıdır. Diyanet’in geçen yıl toplam yıllık bütçesi, Türk basınına göre sağlık bakanlığı ve içişleri bakanlığı da dâhil olmak üzere 12 bakanlığın bütçelerini aşarak 8,1 milyar liraya (1,38 milyar dolar) ulaştı

Diyanet Vakfı’na Türkiye topraklarında bir arazi tahsis edilmesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesine yorum yapmak ile bir yerde camii inşa edilmesi için bütçe ayrılmasına yorum yapmak sanırım hiçbir Yunanlının “HADDİNE” değildir! 

-----------------------------


18 Eylül 2018 Salı

ORTODOKS DÜNYASINDA BÜYÜK ÇATIRDAMA

 Rum Patrikhanesi’nin Ukrayna Kilisesi’ne özerklik verme yönündeki faaliyetlerinden dolayı Rum Patrikhanesi ile Rus Patrikhanesi arasında, ipler koptu.

Ukrayna’da kilise uzun zaman önce ikiye bölünmüştü. Bir yanda Rus Patrikhanesi tarafından Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin Tek Kanonik Başkanı olarak nitelenen Kiev Metropoliti Onufry ve ona bağlı kiliseler öte yandan ayrılıkçı olarak tanımlanan ve Rum Patrikhanesi ile birlikte hareket edenler…

Aslında bu bir siyasi hesaplaşma! Bir yanda her ne kadar Rus Devleti dinî işlere karışmıyor görünse de Rus Devleti’nin desteğindeki Rus Patrikhanesi var… Öte yanda da Ortodoksların liderliğini Rusya’ya kaptırmamak için Rum Patrikhanesi’ne her türlü desteği veren ABD ve unsurları!

Bu aslında bir siyasi soğuk savaş ama bu savaşın komik yanı da var. Bir yanda büyük kısmı Ortodoks olan, 145 milyondan fazla nüfus barındıran Rusya. Yani yüz milyondan hayli fazla cemaati bulunan Rus Patrikhanesi… Bir yanda ise Türkiye’deki cemaati 1500 kişi dahi olmayan Rum Patrikhanesi... Gerçi ülkemizdeki diğer Ortodoks bireyleri de kendi cemaatleri gibi görerek 5 bin söylemleri var ama bu gerçek değil ve de zavallıca bir söylem!

Yunanistan’a baktığımızda 11 milyondan az nüfus var. Yunanistan’daki Müslüman ve Slav faktörünü ayırdığımızda ise 8 milyon ya da biraz fazla Ortodoks bulunuyor… Rum Patrikhanesi’nin mimari varlığı ile Rus Patrikhanesi’nin mimari varlığı da kıyas kabul etmez. Gecekondu ile gökdelen kadar fark var. Bartholomeos’un 2010’daki Rusya ziyaretinde kendisini özellikle görkemli, saray yavrusu mülklerde karşılamışlardı! Rusların, tören ve gösteri işinde ve görsellik açısından ne kadar başarılı oldukları bilinir. Çarlık döneminden kalma, dünyanın en görkemli kiliseleri Rusya’dadır. Rus Patrikhanesi’nin de kullanımına açık olan Kraliyet Sarayı ise şatafat açısından had safhadadır.

1-3 Eylül tarihleri arasında Patrikhane’de Ortodoks Kiliseler toplantısı yapıldı. Alınan bilgilere göre bu toplantıda görüşülen konulardan biri Ukrayna Kilisesi’nin durumuydu. 31 Ağustos’ta toplantının başlamasından bir gün önce Rus Patriği Kiril, Rum Patrikhanesi’nin Ukrayna Kilisesi’ne özerklik verme girişimini önlemek ve bu hususta ikaz etmek üzere İstanbul’a gelerek Rum Patriği Bartholomeos ile görüştü.

6 Eylül’de ise Bartholomeos’un Ukrayna Kilisesi’ne iki temsilci atadığı öğrenildi. Bu açıklamanın ardından 8 Eylül’de Rus Patrikhanesi çok sert tepki verdi ve ayrıntılı açıklamaların yakında yapılacağını vurguladı.

12 Eylül’de Rus Kilisesi'nin Toplum ve Kitle İletişimi Sorumlusu ve Moskova Devlet Diplomasi Enstitüsü Profesörü “Vladimir Legoida” Rus Tass Ajansı'na ayrıntılı bir röportaj verdi. Söylemlerin Rus Patrikhanesi’nin resmi görüşü olduğu da vurgulandı.

Bu röportajdan önemli satırbaşları şunlardır:

İstanbul Patrikhanesi’nin, başka bir yerel Kilisenin geleneksel dinî alanına özel temsilciler tayin etmesi tüm dinî kanonları ihlal etme yoluna girdiği anlamına gelir. (Kanon=Dinî kanunlar)

Özerklik, yalnızca kanonik bir dinî organizasyona verilebilir. Ukrayna'daki kilise Rus Patrikhanesi'ne bağlıdır. Ukrayna Ortodoks Kilisesi, özerklik hakkında hiçbir talep göndermedi. Bu nedenle şu anda tanık olduğumuz durum başta Ukrayna Cumhurbaşkanı Pyotr Poroshenko olmak üzere siyasilerin politik tutkulardan kaynaklanan, politik bir projenin sürdürülmesidir.

İstanbul Kilisesi prensipte kendi takdirine bağlı olarak özerklik verme hakkı olduğu iddiasındadır. Ancak diğer Ortodoks Kiliseler bu iddiayı desteklemediler.  İstanbul Patrikhanesi’nin eylemlerinin bizi daha fazla hamle yapmaya zorlamayacağını umuyoruz. Kanonların ihlal edilmeye devam etmesi halinde misilleme tedbirlerinin kesinlikle uygulanacağını ve çok katı olanların olacağını kesin olarak söylenebilir.

Ukrayna’daki ayrılıkçılar kanonik Ukrayna Kilisesi’nden 40'tan fazla kiliseyi zorla aldılar. Kilise binaları ve diğer mülklerin mülkiyeti olarak bu tür meselelerin ele alınmasında, ayrılıkçıların yetkililer tarafından korunacaklarına inanmak için her türlü sebep vardır. Mesela kilise binasının Ukrayna Kilisesi'ne ait olduğuna hükmeden bir mahkeme kararı olmasına rağmen, bölücüler bazı kiliselere el koydular.

Seçimlerden sonra mevcut haliyle açıkça yerinde kalamayacak olan Cumhurbaşkanı Pyotr Poroshenko ve diğer Ukraynalı siyasi kişiler kilise işleri ile uğraşmak ve bu durumu yaklaşan seçimlerde lehlerine kullanmak için acele ediyorlar. Ukraynalı politikacıların aklın sesine kulak vereceğini umuyoruz. İstenen siyasi temettüleri elde etmek yerine, ülkelerini daha büyük bir kaosa sürükleyeceklerini fark etmeliler. Patrik Bartholomeos’un ise AB ve ABD siyasi çevrelerini kullanarak baskı uyguladığı yönünde şikâyetler de vardır.

Rus Patriği Kiril’in talimatıyla 14 Eylül'de Moskova'daki Aziz Daniel Manastırı’nda olağanüstü ve genişletilmiş bir Sen Sinod Toplantısı yapıldı. Rus Patrikhanesi’nin üst düzey din adamlarının yanı sıra aşağıdaki metropolitler de bu acil toplantıya katıldılar.

Kiev ve Tüm Ukrayna Metropoliti Onufry

Krutitsy ve Kolomna Metropoliti Juvenaly

Kishinev ve Tüm Moldova Metropoliti Vladimir

Kazakistan ve Astana Metropoliti Alexander

Taşkent ve Özbekistan'ın Metropolitleri

Petersburg ve Lagoda Metropoliti Varsonofy

Minsk ve Zaslavsk Metropoliti Pavel

Zaporozhye Metropoliti Luka

Barnaul ve Altay Metropoliti Sergy

Narva Piskoposu Lazar

Rybinsk ve Danilov Piskoposu Veniamin

Nakhodka ve Preobrazheniye Piskoposu Nikolay 

Rus Patrikhanesi ile birlikte hareket eden, ve özerklik karşıtı olan Kiev Metropoliti Onufry sağlık nedenlerinden dolayı bu toplantıya gelemedi ama skype üzerinden katıldı. Rus Patrikhanesi; Kiev Metropoliti Onufry’i Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin Tek Kanonik Başkanı olarak nitelemektedir.

Rus Patriği açılış konuşmasında -özetle- şöyle konuştu:

Bugün İstanbul Patrikliği'nin ‘sözde’ ihtarlar ve Ukrayna'ya iki temsilci göndermek için aldığı kararın uygulanmasıyla ilgili toplandık. 8 Eylül'de, Sinod'umuz İstanbul Patrikhanesi'nin bu temsilcileri göndermek için aldığı kararla ilgili bir açıklama yaptı ve Ukrayna'ya gelip işe koyulduğu konusunda güvenilir bilgiler aldık.

Metropolit Onufry'den alınan bilgiye dayanarak, Synod üyeleri bu konuyla ilgili kararlar alacaklardır.

“Sözde“ temsilci atamalarından kaynaklanan durum, İstanbul Patrikhanesi'nin eylemlerinden kaynaklanan 1920'lerdeki durumu yansıtıyor.” 

Rus Sen Sinodu’nun 14 Eylül’deki olağanüstü oturumda aldığı 69 sayılı kararda şu önemli başlıklar da yer aldı:

(Not: Kararın tamamında Rum Patrikhanesi için “Ekümenik” sıfatı kullanılmamış, İstanbul Patrikhanesi olarak tanımlanmıştır)

Başlık:  Rus Patrikhanesi Sen Sinodu’nun, İstanbul Patrikhanesi'nin Rus Ortodoks Kilisesi'nin kanonik topraklarında yaptığı tek tanrısız müdahalesine ilişkindir.

Aşırı üzüntü ile öğrendik ki İstanbul Patrikhanesi'nin aldığı karar ile Kiev’e iki temsilci atamıştır. Bu karar; Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin tek kanonik başkanı olan Rus Ortodoks Kilisesi ve Kiev'deki Onufry Metropolitliği ile bir anlaşma olmaksızın alınmıştır.

Bu, dinî hukukun açık bir ihlalidir ve yerel bir kilisenin işleyişi ve içişlerine açık bir müdahaledir. Dahası, İstanbul Patrikhanesi’nin Ukrayna'ya özerklik vermeyi amaçlayan bir planın uygulanmasıdır. Bu süreç; İstanbul Patrikhanesi'nin geri dönülemez bir adımıdır.

Fener’in temsilcileri, Kiev Metropolitliği’nin aslında Rus Patrikhanesi’nin yargı yetkisine devredilmediğini iddia ediyorlar. Bu tür iddialar yanlıştır ve tarihsel gerçeklerle tamamen çelişmektedir.

Rus Ortodoks Kilisesi ve Kiev Metropolitliği yüzyıllar boyunca siyasi ve tarihsel sıkıntılara rağmen, bir bütün oluşturdular.

1448'de Rus Kilisesi'nin Sen Sinod’u, İstanbul Patriği'nin nimeti olmadan Rus Ortodoks Kilisesi'nin otokratik hayatını başlatan kararları aldı. Ancak on yıl sonra (1458'de) o esnada Roma'da yaşayan eski İstanbul Patriği 3. Gregory, Kiev için bağımsız ve kanonik olmayan bir Metropolitlik kurdu.

(Gregory Mammas= Fetihten önce Bizans tarafından azledilen İstanbul Patriği’dir. Roma’ya sığınmış ve 1459’da İtalya’da vefat etmiştir)

Rusya Kilisesi 1593’te İstanbul Patrikhanesi ve gerçek Apostolik diğer üç patrikhanenin katıldığı bir toplantıda Patrikhane statüsüne yükseltilmiştir. Kiev Kilisesi'nin Rus Kilisesi ile yeniden birleşmesi 1686'da gerçekleşmiştir ve 20. yüzyıla kadar, İstanbul Kilisesi de dâhil olmak üzere yerel Ortodoks kiliselerinin hiçbiri, Rus Kilisesi'nin Kiev Metropolitliği üzerindeki yargı yetkisine itiraz etmemiştir.

Rus Sen Sinodu’nun 14 Eylül’deki olağanüstü toplantısının hemen ardından Metropolit Hilarion aşağıda önemli söylemleri bulunan bir basın toplantısı yaptı

Metropolit Hilarion’a göre; İstanbul Patrikhanesi Kiev'e iki temsilci atamak suretiyle Rus Patrikhanesi’nin kanonik topraklarını işgal etmiştir. Tarihsel olarak, Rus Ortodoks Kilisesi, Kiev'deki bağlı bir metropolitlik ile yüzyıllar boyunca var olmuştur. 1488 Rus Piskoposluk Konseyi, İstanbul Patrikhanesi'nin rızası olmadan Rus Ortodoks Kilisesi'nin ilk başkanını seçmiştir. O andan itibaren Rus Ortodoks Kilisesi özerk yaşamını yaşamaya başlamıştır. 300 yıldan uzun bir süredir, hiç kimse, Rus Metropoliti’nin statüsüne ve Rus Patrikhanesi’nin bir parçası olmasına meydan okumamıştır.

Metropolit Hilarion şunları da söyledi: “Son zamanlarda, Ukrayna'daki eylemlerini meşrulaştırmak için İstanbul Patriği, Ukrayna Kilisesi’nin, her zaman İstanbul Patrikhanesi'nin yargı yetkisi altında olduğunu iddia ederek bu statüye meydan okumaktadır. “Bu tavıra şiddetle karşı çıkıyoruz. İstanbul Patrikhanesi, Rus Ortodoks Kilisesi’nin sırtına adeta bir bıçak darbesi vurmuştur. 20'li yıllarda da İstanbul Patrikhanesi tek başına Polonya Kilisesi'ne özerklik vermiş, Finlandiya ve Estonya topraklarında kendi yapılarını oluşturmuştu. Ancak bu ülkeler Rus Ortodoks Kilisesi'nin kanuni yargı yetkisinin bir parçasıydılar.

Patrik Kiril İstanbul'dan ayrılır ayrılmaz (bunu daha sonra öğrendik) Patrik Bartholomeos yapılan oturumlarda kilisemizden gelen önerileri reddetmeye karar vermiş. İstanbul Patrikhanesi'nin bir senaryosunu gerçekleştirmiştir.

8 Eylül'de bu tayinlerin yapılmasına tepki gösterdik ve en yakın gelecekte birtakım önlemlerin alınacağı konusunda onları uyardık ve bugün de bunları tartışmak ve formüle etmek için bir araya geldik.

Şu an içinde olduğumuz koşullarda İstanbul Patriği’ni artık eşitler arasında birinci olarak anmayacağız. Bundan sonra birinci olarak İskenderiye Patriği anılacaktır.

İstanbul Patriği, kitle iletişim araçları tarafından tanımlandığı gibi, dünyada 300 milyonluk bir Ortodoks nüfusun lideri olarak söyleniyor. Ancak, ilişkilerin kopmasından sonra, 300 milyonluk nüfusun en az yarısı onu artık eşitler arasında birinci olarak tanımayacaktır.”

Kiev Metropoliti Onufry ise Inter Tv Programına bir röportaj vererek şu ifadeleri kullandı:

Biz bağımsız bir kiliseyiz. Bugün Tanrı'ya ve insanlara hizmet etmek için ihtiyacımız olan tüm bağımsızlık özniteliklerine sahibiz.

Herhangi bir yerden bağımsız olarak kendi Sinod'umuz vardır ve Sinodumuzun kararları da bağımsızdır. Kimse onları veto edemez. En yüksek örnek olan bir dini mahkememiz de vardır. Bizim her şeyimiz ekonomik, idari bağımsızlığımız da vardır. Kilisemizin insanlara manevi hizmetini başarıyla yerine getirebilmesi için gerekli olan bağımsızlık, özerklik, özgür yaşamın tüm niteliklerine sahibiz.

İstanbul Patrikhanesi iki temsilcisini Ukrayna'ya gönderdi. Bu alışılmadık bir eylemdir. İstanbul Patrikhanesi'nin bağımsız kilisemize temsilci gönderme hakkı yoktur. İstanbul Kilisesi, tüm uygar dünyayı kucaklayan güçlü bir kilise olmak yerine kendisini Bizans İmparatorluğu ile özdeşleştirmektedir.

Bizans İmparatorluğu neredeyse tüm dünyayı kuşatmıştı ve Kilise buna eşdeğerdi. Oysa bugün Bizans İmparatorluğu yoktur. Onlar hayalde, geçmişte yaşıyorlar

Başka bir Kilisenin işlerine yapılan bir müdahale, kilise karşıtı, anti-kanonik bir eylemdir; bu bir günahtır ve günah insanlar arasında bölünmelere yol açar. 

Rus Patrikhanesi’nin Rum Patrikhanesi ile bundan sonra hiçbir etkinlik, komisyon ve benzeri organizasyonlarında katılım yapılmaması ve karşılıklı temsilcilikler olmaması ile Bartholomeos’un ya da bir Rum Patrikhanesi papazının katıldığı merasimlerde yer alınmaması kararı çok önemlidir.

Rus Kiliselerindeki ayinlerde Rum Patrikhanesi’nin ve patriğin isminin anılmaması kararı da alınmıştır ki bu husus Rum Patrikhanesi’nin üzerinde en hassasiyetle durduğu konudur.

(2002 yılında Bulgar Kilisesi ile Rum Patrikhanesi arasında başlayan ve dava konusu olan ihtilafın esas nedeni; Bulgar papazın Rum Patriğinin adını ayinlerde anmamaya başlamasıydı)

Rus Patrikhanesinin bu kararından sonra Rusya’dan da bir resmi açıklama ile Ortodoks Dünyası’ndaki ayrılıklara karşı olduklarını ve devletin Rus Kilisesi’nin içişlerine karışmayacağı bildirilmiştir. Ancak bunun politik bir söylem olduğunu da anlamak mümkündür…

Rusların Rum Patriği’ni artık eşitler arasında birinci olduğunu kabul etmemeleri; “Şu an içinde olduğumuz koşullarda birinci olarak İstanbul’dan ziyade, İskenderiye Patriği anılacaktır.” beyanları da çok önemlidir.

Ruslar ve Rus Patrikhanesi’ne bağlı görünen Kiev Metropolitliği; Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroshenko'nun siyasi açıdan bu sorunu yükselttiğine ve yaklaşan seçimlerden önceki bir hamlesi olduğuna inanıyorlar.

Rum Patrikhanesi kanadından ise bu hususta tamamen bir sessizlik hâkim! Rus Kilisesi’nin Rum Patrikhanesi ile ipleri koparma kararı sanki olmamış gibi davranıyorlar! Son aylarda Rum Patrikhanesi’nin faaliyetlerini düzenli olarak yayınlayan Rum/Yunan sitelerinde ve Patrikhane’nin resmi web kaynaklarında da bir sessizlik hâkim! Oysaki Rum Patriği’nin ve Rum Patrikhane’sinin her adımını abartarak bu sitelerde görmeye alışkındık…

Görünen o ki; önümüzdeki günlerde Rusya ve ABD’nin patrikhaneler üzerinden sürdürdüğü “Soğuk Savaş”ı izlemeye devam edeceğiz…




 

7 Eylül 2018 Cuma

ORTODOKS DÜNYAYA HÜKMETME GİRİŞİMLERİ: ABD-RUSYA GİZLİ SAVAŞI


“Rusya- ABD çatışması, kiliseler ve Ukrayna üzerinden sürüyor. Fener Rum Patrikhanesi’nin 1-3 Eylül’de düzenlediği “Synaxis Toplantısı”nda Ukrayna Kilisesi'nin statüsü de tartışıldı. 31 Ağustos'ta da Rus Patriği Kiril İstanbul'daydı ve "Hiçbir kilise başka bir Ortodoks Kilisesi'nin pozisyonuna aykırı bir şekilde karar veremez.” mesajı vermişti...„




 Fener Rum Patrikhanesi’nin üç yılda bir düzenlediği,  “Synaxis Toplantısı” olarak tanımlanan, dünya genelindeki Rum/Yunan Ortodoks üst rütbeli din adamlarının katıldığı bir toplantı 1-3 Eylül tarihleri arasında İstanbul Taksim’deki Aya Triada Rum Kilisesi’nde, Rum Patriği Bartholomeos'un başkanlığında yapıldı.

Bu mekânın seçilmesinde gösteriş faktörünün en planda olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü geçmişte yapılmış bu tür toplantılar genelde Patrikhane içindeki Aya Yorgi Kilisesi içinde yapılmıştır. Aya Triada Kilisesi mimari olarak gerçekten çok görkemlidir ve bir süre önce büyük bir restorasyon yapılmıştır.

Toplantı ile ilgili olarak dışarıya çok az bilgi sızdı. Patrikhane’nin yayın organlarında ise bu konuda haber yayınlanmadı. Bartholomeos’un basına verilen kapanış konuşmasında ise dini cümleler, Hıristiyanlık birliği, temenniler görüldü.

Oysaki alınan bilgilere göre; 1-3 Eylül’de yapılan bu toplantıda en önemli konu başlığı, son zamanlarda gündemde bulunan ve dinî olmaktan çok siyasi bir boyutta süregelen Ukrayna Kilisesi’nin statüsü oldu. Bu makalemizde Rum Patrikhanesi ile Rus Patrikhanesi arasında uzunca bir süredir sorun olarak devam eden Ukrayna Kilisesi’nin dinsel statüsünü irdelemiyoruz. Bu hadisenin siyasi bir boyutu vardır ve bu boyut ABD ile Rusya arasında bir gövde gösterisi durumundadır.

31 Ağustos’ta yani toplantıdan bir gün önce Rus Patriği Kiril ve bir heyet İstanbul’a gelerek Rum Patrikhanesi’nde bir görüşme yaptılar. Bu görüşmenin yapılacağı her iki patrikhanenin web sitelerinde bir ay öncesinden bildirildi. Fakat bu süre içinde yapılacak görüşme ile ilgili başka bir paylaşım yapılmadı.
Ve ardında bir sır perdesi bıraktı!

Rum Patrikhanesi’nin itiyat haline gelmiş bir davranış biçimi vardır! Her görüşmenin ardından direk ya da birinin üzerinden kendi emelleri doğrultusunda beyanlar verirler. Rum Patrikhanesi’nin metropolitlerinden olan Fransa Metropoliti Emmanuel Adamakis’in,  süregelen Synaxis Toplantısı dâhilinde bu konuda önemli bir öneride bulunacağı şeklinde bazı Yunan/Rum sosyal medya hesaplarında paylaşımlar yapıldı. Fakat hemen ardından bahsi geçen yandaş hesaplarda sanki tekzip gibi şu ifadeler yer aldı: “Fransa Metropoliti’nin konuşmasının kamuoyuna duyurulması beklenmiyor!

Yazımızın devamında görüleceği gibi Rus Patrikhanesi’nin 2. Adamı olan Volokolamsk Metropoliti Hilarion bunun yapılmaması için çok açık bir şekilde “Konuşursanız konuşuruz” şeklinde tehditkâr bir mesaj verdi. Zaten Fransa Metropoliti Emmanuel’in Synaxis Toplantısı süresinde ne önerdiği ya da söylediği dışarı sızmadı!

RUS PATRİĞİ KİRİL İSTANBUL’A NE İÇİN GELDİ ve NEDEN HEMEN DÖNDÜ?

Rus Patriği Kiril’in gelişi ve gidişi ve ardından Patrik Kiril’in Atatürk Havalimanı'nda Rus medya unsurlarına verdiği beyanlar ile Rus Metropolit Hilarion’un döner dönmez aynı gün yaptığı basın toplantısını irdelemek gerekiyor. Çünkü ortada dinî denilebilecek bir sorun yok! Rus ve ABD çatışması var!

Süreç şöyle işledi: Rus Patriği Kiril ile aralarında Volokolamsk Metropoliti Hilarion ve Arhimandrit Nikolay Balashov'un da bulunduğu bir heyet 31 Ağustos’ta Atatürk Havalimanı'ndan İstanbul’a geldiler. Kendilerini Patrikhane’nin metropolitlerinden Sassima Metropoliti Gennadios ve Rusya İstanbul Başkonsolosu Andrey Podjelyshev havaalanında karşıladı.

Rus Patriği ve heyeti Rum Patriği Bartholomeos ve Patrikhane’deki rütbeli papazlar ile bir karşılaşma gerçekleştirdiler. Bartholomeos Rus Patriği ve heyetine özetle; “Sizinle ve Sinod üyelerinizle buluşma fırsatına sahip olmaktan mutluluk duyuyorum.  Kiliselerimiz her çağda dünyadan gelen çeşitli zorluklar ve problemlerle karşılaşırlardı ama bizler Tanrı'nın lütfuyla her zaman ortak bir dil buluruz. Sanırım politikacıların diyalogları ve bizim tarafımızdan düzenlenen diyaloglar arasında bir fark vardır. Politikacılar tarafından düzenlenen bir diyalogda, her iki taraf kendi ülkesinin çıkarlarını savunuyor, oysa Ortodoks Kilisesi içinde düzenlenen bir diyalog farklı bir doğaya sahiptir” dedi. 

Yunan/Rum kaynaklarında bu görüşme ile ilgili olarak ise (farklı medya unsurlarında ortak söylem şeklinde) şu şekilde haberler yer almıştır.

Ekümenik Patrikhanesi ve Moskova Patrikhanesi'nin uzun süredir devam eden tartışması, her iki tarafın da Ukrayna Kilisesi'nin bağımsızlığı konusundaki görüşlerini sunmasıyla tamamlandı.
Ekümenik Patrik Bartholomeos, Fener’in Ukrayna Kilisesi ile ilgili olarak ne istediğini dile getirdi ve tüm kiliselerden bir iyi niyet kanalı şeklinde arabuluculuk yapılmasını ve ilişkilerde herhangi bir ihlal olmaması gerektiğini söyledi. Bu ruh hali Moskova'da da zaten biliniyordu.

Bir başka kaynakta şu ifadeler bulunuyor: “Siyasi boyutla ilgili olarak, Atina-Moskova ilişkilerinin de ayrıca krizde olduğu, Başkan Erdoğan ve Putin’in ise balayında olduğu unutulmamalıdır. Her durumda, Ekümenik Patrikhane’nin Yunanistan ve Kıbrıs Kiliselerinin desteğine ihtiyacı vardır.

İKİ PATRİK ARASINDAKİ İÇERİĞİ AÇIKLANMAYAN GİZLİ GÖRÜŞME

Bu karşılamanın ardından iki patrik baş başa iki buçuk saat süren bir görüşme yaptılar. Rus tarafından yapılan açıklamalarda bu iki buçuk saat süren bir görüşme ile ilgili “Hiç bir açıklama yapılmaması kararı” alındığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda; Metropolit Hilarion’un “Konuşursanız konuşuruz” şeklindeki tehditkâr söylemi de Yunan/Rum tarafına bir ikaz mahiyetindedir.

Ukrayna Kilisesi meselesi basit bir konu değildir. Rus Patrikhanesi doğal olarak Rusya’nın politikası doğrultusunda hareket etmektedir. Rum Patrikhanesi de direk ve açık olarak ABD politikası doğrultusunda hareket etmektedir.

Rus Patriği çok güçlü bir kişidir ve Rusya’da çok önemli bir makamdır. Bu aşamada; “Rum Patriği’nin ayağına geldi” demek çok anlamsız olur. Rus Patriği Kiril’in Synaxis Toplantısı’dan bir gün önce gelmesi ve Rus Patrikhanesi adına Rus Metropolit Hilarion’un “Susun yoksa konuşuruz!”  anlamına gelen tepkisini ilerleyen günlerde “Rus–ABD” çatışması dâhilinde anlayacağız…

Rus Patriği Kiril, İstanbul Atatürk Havaalanı’nda dönüş uçağına girmeden önce Rus gazetecilere şu açıklamalarda bulundu: "Son toplantımızdan sonraki iki yıl içinde çok şey oldu. Bugün kardeşçe bir tartışma yaptık ve gündemdeki tüm sorunları tartıştık. Umarım daha iyi bir dünya yaratmak için birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Patrik Bartholomeos’un onayı olmadan, ne konuştuğumuzu size söyleyemem. Ama bilmediğiniz bir sır ya da bir şey yoktur. Tartışmamız haklıydı. Dünya’daki sorumluluklarımızı kendisi de anlıyordu.  Dünya hızla değişiyor ve hiçbir kilise başka bir Ortodoks Kilisesi'nin pozisyonuna aykırı bir şekilde karar veremez.”

VOLOKOLAMSK METROPOLİTİ HİLARİON’UN BASIN TOPLANTISI

Rus Patrikhanesi'nin Dış Kilise İlişkileri Bölümü Sorumlusu Volokolamsk Metropoliti Hilarion ise 31 Ağustos’ta Rusya’ya döndükleri anda bir basın toplantısı yaparak aşağıdaki hususlarda konuştu:

Patrik Bartholomeos tarafından karşılandık. Toplantının ilk kısmı resmi formatta gerçekleşti. Burada tüm İstanbul Patrikhanesi üyeleri hazır bulundular. Patrik Hazretleri kısa bir açıklamada bulunarak konuklarını selamladı. Daha sonra iki patrik Bartholomeos'un ofisinde gizli bir görüşme gerçekleştirdiler.

Görüşme yaklaşık iki buçuk saat sürdü ve çok samimiydi. Bu toplantı her şeyden önce, iki patrik arasındaki kişisel ilişkilerin güçlendirilmesi için önemlidir. Ve elbette iki kilise arasındaki ikili ilişkilerin güçlendirilmesi için yapılmıştır. Tabi ki en önemli gündem Pan-Ortodoks birliğinin sorunudur.

Soru: Patriklerin Ukrayna'daki kilise durumunu tartıştıklarını söylediniz. Hangi sonuçlara varıldı?

Hilarion:  “İki patriğin konuşmalarının içeriğini ifşa etme hakkına sahip değilim. Patriklerin görüşmesinin  içeriği üzerinden  spekülasyon yapmak için açık medya organları çok heyecanlılar ve toplantı hakkında daha biz konuşmadan bilgi vermeye başladılar.  

Yine de sizlere iki patrik arasındaki konuşmanın içeriğinin İstanbul Patrikhanesi yetkilileri tarafından açıklanmaya başlanması durumunda yorum yapabileceğimizi ifade edebilirim. Karşı taraftan bir açıklama yapılmadan, herhangi bir spekülasyona mahal verilmemelidir. Lütfen bilgi olmadan yapılabilecek yorumlara alet olmayınız.”

Soru: Yunan medya araçlarına bakarak, Metropolit Emmanuel patriklerin toplantısı hakkında ve Ukrayna’daki durum hakkında yorumda bulundu. Bu beyan gerçek midir?

Hilarion:  “Metropolit Emmanuel'in bugün medya araçlarındaki ifadesine dikkat çekmek istiyorum.  Bence çok ayrık fikirli bir pozisyondadır ve bunun teyit edilmediğini de anımsatırım.
Elbette ki Rus Kilisesi'nin çeşitli konularda kendi görüşleri vardır. Bunları asla gizlemedik. Yani, birbirimize söyleyebileceğimiz, temelde yeni bir şey yoktur.  

Bugün bu toplantıda herhangi bir karar verilip verilmediğini sordunuz. Her iki Ortodoks Kilisesi bir dini konsey (Sen Sinod) tarafından yönetildiği için iki patriğin bir araya gelip ancak karar veremediklerini belirtmek isterim.” 

Volokolamsk Metropoliti Hilarion ayrıca Synaxis Toplantısı’nın ardından bir beyanat veren Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroshenko'nun ifadelerine de sert tepki gösterdi ve bunun Ukrayna'daki bugünkü liderliğinin popülerliğini artıracak ve yakında yapılacak olan seçim için kullanmak istediği bir siyasi plan olduğunu söyledi ve "Mevcut Ukrayna Hükümeti bir sonraki seçime kadar altı ay süreyle daha iktidarda kalmak için popülaritesini arttırmaya çalışmaktadır. Kendisine başarılar dilerim.” dedi.

Ukrayna Kilisesi’nin bağımsızlığının siyasi bir boyutu olduğu aşikârdır. Putin ise muhalefetini Rum Patriği’ne açık bir şekilde yapmaktadır ve Rum Patrikhanesi’ni ABD’nin bir maşası olarak nitelendirmektedir.

Geçtiğimiz ay Yunanistan’dan iki Rus diplomatın sınır dışı edilmeleri ile ABD’de Rum Patrikhanesi için şu anda yürütülen propagandalar bir siyasi hesaplaşmanın parçalarıdır.

Nasıl ki Yunanistan iki Rus diplomatı sınır dışı ederken aslında ABD çıkarları için hareket ediyorsa, ABD’de başta Archonlar olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşu da Rum Patrikhanesi için çalışmaktadır. Bu destek an itibariyle çok yüksek bir mertebeye ulaşmış durumdadır.

Geçmiş makalelerimizde ayrıntılı bilgiler bulabileceğiniz Archonlar her sene bu topluluğu kuran eski patriklerden Athenagoras adına “Athenagoras İnsan Hakları Ödülü” veriyorlar. Bu ödül için seçilen kişilerin mutlaka siyasi ve Megali İdea emelleri için çalışan, Türkiye karşıtı bir yönü bulunuyor.



Archonlar bu sene 26-28 Ekim tarihleri arasında New York Hilton Midtown'da bir toplantı yapacaklar ve bahsi geçen ödülü de bu toplantıda ABD’li Rum Papaz Alexander (Alex) Karloutsos  ve eşi Xanthi’ye vereceklerdir. (Papaz Alex Karloutsos'un oğlu ABD Dışişleri Bakanlığı Üst Düzey Görevlisi Michael Karloutsos'tur)

Archonlar bu seneki toplantı için “Konstantinopolis Ana Kilisesi’nin Dini Özgürlüğünü Sağlama Çabalarımıza Odaklanmak İçin Bir Hafta Sonu Çalışması” tanımlaması yapmışlar ve davetiyelerinde; “26-28 Ekim hafta sonunda Archon Grubunu ağırlayacağız ve Konstantinopolis Ana Kilisesi için din özgürlüğünü güvence altına alma çabalarımıza odaklanacağız.

Ülkemiz çok ağır bir konjonktür içindedir. Etrafımız ekonomik, siyasi ve askeri bir çemberle sarılmıştır. Odaklanmamız gereken çok sorun ve hatta sorunlar yumağı içindeyiz ama Rum Patrikhanesi ve ona bağlı olarak gelişen hususlar göz ardı edilmemelidir. Rus Patrikhanesi kendi devletinin bekası için din ile birlikte siyasi bir faaliyet sürdürüyor. Rum Patrikhanesi ise ABD’nin bekası için din ile birlikte siyasi bir faaliyete alettir. Archonların faaliyetlerine baktığımızda tutuklu ABD papazı Brunson için en ağır ifadeler bu grubun kaynaklarında yer almaktadır.

Önümüzdeki aylarda Rusya ve ABD’nin çatışmalarının; kiliseler ve Ukrayna üzerinden devam edeceğini göreceğiz.

----------------