Türkiye’nin S400, F35, Akdeniz, Suriye gibi ağır gündemler ve ekonomimize yapılan operasyonlarla meşgul olduğu bu dönemde bir cephe de Patrikhane üzerinden çalışıyor. Bu bağlamda; önümüzdeki günlerde “Patrikhane” konusuna bağlı olarak “Heybeliada Ruhban Okulu” üzerinden de başımızın ağrıyacağının sinyalleri geliyordu.
21 Haziran’da bir önceki senenin “ABD Din Özgürlüğü Raporu” yayınlandı ve rapordaki önemli bir konu başlığı; “Heybeliada Ruhban Okulu” idi.
Yazımızda ele aldığımız çok önemli bir husus daha var! Bu güne kadar Patrikhane, Ruhban Okulu hususlarında Türkiye’nin karşısına ABD ve AB unsurlarının çıkmasına alışmıştık. Bu kez farklı olarak “İngiltere” ve “ABD” üzerinden “Yahudiler” de devreye girdi.
Nisan ayında Türkiye aleyhine iki Yahudi yazar tarafından yazılmış bir kitap yayınlanıyor. Ancak Patrikhane’de biri öksürse haber ve fotoğraflar yayınlayan Yunan/Rum haber kaynaklarında 25 Haziran’a kadar bu kitap ile ilgili bir haber yer almamış.
Şu zaman aralığına dikkat çekiyoruz:
21 Haziran’da “ABD Din Özgürlüğü Raporu”nun yayınlanması,
21 Haziran’da Associated Press’in haberine göre (aşağıda detayı bulunan) 22 Haziran’da ABD Başpiskoposu olarak göreve gelecek Elpidophoros’un bir ABD Yahudi kuruluşu olan “Vicdana Çağrı Vakfı”nın (Appeal of Conscience Foundation) onur konuğu olarak verilen bir resepsiyona katılması,
22 Haziran’da ilk kez bir Türk vatandaşının “ABD Başpiskoposu” olması,
22 Haziran’da Yunan/Rum haber kaynaklarında “Heybeliada Ruhban Okulu” hakkında hezeyana varan yorumlar,
25 Haziran’da ise iki Yahudi yazar tarafından yazılmış Türkiye aleyhtarı kitap ile ilgili Yunan/Rum haber kaynaklarında haberler çıkması zamanlama olarak dikkat çekici!
Bunların dışında Yunanistan cephesinden de Alexis Tsipras’ın başını çektiği bazı adımlar atılıyor. Yunanistan Resmi Gazetesinde, "Pontuslu Rumların Tarihsel Arşivi Hazırlama Komitesi" adlı ortak bir komitenin kurulmasıyla ilgili olarak bir kararname yayınlandı.
Yunanistan Parlamentosu 19 Mayıs 1919 tarihini “Pontus Soykırımının Anma Günü” kabul eden bir yasayı kabul etmişti ve bu sene sözde soykırımın 100. yılını anma faaliyetleri yaptılar.
Rum Patrikhanesi’nin “Kin Kapısı” olarak tanımlanan kapalı giriş kapısında 1821’de asılan patriğin anısına 200. Yılı için bir algı operasyonu başlatıldı.
Açıkçası ABD ile sorunlarımız S400-F35 ve aba altından yaptırım tehditlerinden ibaret değil. Heybeliada Ruhban Okulu’nu da önümüzdeki zamanlarda ABD ile yaşanacak bir sorun olarak görmeliyiz.
İLK KEZ BİR TÜRK VATANDAŞI ABD BAŞPİSKOPOSU OLDU
Patrikhane ilk kez bir Türk vatandaşı olan “Elpidophoros Lambriniadis”i geçtiğimiz haftalarda ABD Başpiskoposu yaptı. Son yıllarda Bursa Metropoliti, Heybeliada Ruhban Okulu sorumlusu olarak sık sık medyada beyanatlarını görmeye alıştığımız bir kişi olan Elpidophoros’un çok parlak bir eğitim kariyeri var, birçok lisanı konuşmakta ve en önemlisi uzun bir süredir bu göreve hazırlanmaktaydı. Yeni ABD Başpiskoposu’nu resmi makamında ziyaret eden ilk resmi kimlikli kişi ABD Dini Özgürlükler Büyükelçisi Samuel Brownback oldu. (28 Haziran 2019)
Bir yandan ABD öte yandan AB ülkeleri yıllardır Türkiye’ye Patrikhane üzerinden baskı yapıyor. Elpidophoros’un ABD’ye gitmesiyle birlikte bu baskıların artacağı anlaşılıyor. Baskıların amacı ya da talepler; Patrikhane’ye “tüzel kişilik” verilmesi, “Ekümenik” sanının Türkiye açısından kabul edilmesi ve “Heybeliada Ruhban Okulu”nun yeniden açılması şeklinde. Yunan “Megali İdeası”nın (ütopik) ve gerçekleşmesi mümkün olmayan emellerinden geriye şu “Helenik” söylem kalıyor: “İstanbul bir gün yeniden Konstantinopolis adı ile Helenlerin başşehri olacaktır”
Elpidophoros Lambriniadis bu göreve gelmeden çok öncelerinden Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için ağır söylemler, beyanatlar vermekte ve okulun kapatılmasında Türkiye’nin kusuru olduğuna vurgu yapmaktaydı. Oysaki Heybeliada Ruhban Okulu’nu 1971’de çıkan YÖK Yasası kapsamında, YÖK’e bağlanmayı kabul etmediklerinden dolayı kendileri kapattı ve her platformda bu konu Türkiye’nin bir ayıbı gibi ortaya atıldı. Helen medyasında yıllardır Ruhban Okulu konusunda Türkiye aleyhtarı söylemler ile algı operasyonu yaratılmıştır.
ABD DİN ÖZGÜRLÜĞÜ RAPORU
21 Haziran’da ABD’nin her sene yayınladığı bir önceki senenin din özgürlüğünü inceleyen raporu açıklandı. Rapor ile ilgili basın açıklamasını, ABD Dışişleri Bakanı Mike R. Pompeo ve ABD’nin Uluslararası Din Özgürlüğü konusundaki Büyükelçisi olarak görev yapan avukat, politikacı ve Cumhuriyetçi Parti üyesi Sam Brownback birlikte yaptılar.
Mike R. Pompeo ve Sam Brownback’ın raporun Patrikhane ve Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili bölümü hakkındaki söylemleri şöyledir:
Mike R. Pompeo Bu görev sadece bir Trump yönetiminin önceliği değil, kendi açımdan kişisel bir görevdir de. Yıllarca, bir Pazar okulu (Kilise) öğretmeniydim ve kilisemde dyakondum. (Papazlıktan bir alt dini rütbe) Sık sık alçakgönüllülükle, Tanrı'nın bu hakkını savunmak için beni bu ofise nasıl yönlendirdiğine dair düşünürüm. Kendi büyük özgürlüklerimizi göz önüne alındığında inanca dayanmak, bariz olarak bir Amerikalı sorumluluğudur. Din Özgürlüğü Büyükelçisi Sam Brownback ileride de doğrudan bana rapor vermeye devam edecektir.
Bildiğiniz gibi Başkan Trump’ın çağrısı üzerine, Türkiye’de inancı nedeniyle hapsedilen Pastor Andrew Brunson’u serbest bıraktılar. Yerel olarak çalışan personelin de serbest bırakılmasını talep etmeye devam ediyoruz. Ek olarak, İstanbul’daki Heybeliada Ruhban Okulu’nun da derhal yeniden açılmasını hararetle tavsiye ediyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, raporumuz baskıcı rejimler, şiddet uygulayıcı aşırılık yanlısı gruplar ve bireysel vatandaşlar tarafından işlenen soğukkanlı bir dizi kötüye kullanımları ortaya koyuyor. Dini özgürlük konusunda “kabadayılık” yapan herkes için şunu söyleyeyim: “ABD sizi izliyor ve hesap ödemeye katılacaksınız.”
Şimdi sorularınızı sormak için kürsüyü arkadaşım ve Uluslararası Dini Özgürlük Büyükelçimiz Sam Brownback'e devrediyorum.
Sam Brownback Teşekkürler Sayın Pompeo. Dini Özgürlük gündemini ilerletme konusundaki güçlü liderliklerinden dolayı, Başkan Trump ve Başkan Yardımcısı Pence’e teşekkür etmek istiyorum. Bu rolde ve ulusumuzun ve dünyamızın tarihi için kritik bir zamanda hizmet etmenin büyük bir onur olduğunu düşünüyorum.
Emeğimizin meyvesini görüyoruz. Başkan Trump önderliğindeki dini özgürlük taban hareketi dünyayı ele geçirmeye başladı. Başkan Trump, Papaz Andrew Brunson'un serbest bırakılmasını sağlamak için hükümet çapında büyük bir çaba başlatmış ve başarmıştır.
Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan Hükümeti; Heybeliada Ruhban Okulu’nu kapalı tutmaya devam ediyor! Türkleri okulun yeniden açılması için izin vermeye çağırıyoruz.
ABD’deki bu açıklamaların hemen ardından Yunan medya organlarında ve Patrikhane haberleri veren dini sitelerde yorumlar da içeren paylaşımlar başladı. ABD Dini özgürlükler Raporu’nda çok sayıda ülke ile ilgili başlıkların da bulunmasına karşın Yunan sitelerinde ağırlıklı olarak “Heybeliada Ruhban Okulu” ile “Cumhurbaşkanı Erdoğan Hükümeti” başlığı ile yapılan bölüme yer verildiği görülmektedir.
Örneğin; “Ekathimerini Gazetesi” 22 Haziran’da “ABD Heybeliada Ruhban Okulu’nun derhal yeniden açılması için çağrı yapıyor” başlığını attı ve “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Heybeliada Ruhban Okulu’nu kapalı tutmaya devam ediyor” şeklinde yazdı.
“Greek Reporter” adlı bir sitede ise aynı şekilde ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Heybeliada Ruhban Okulu’nun derhal açılması için “emir” verdiği şeklinde yorum yapıldı.
“Tornos News” adlı bir başka sitede aşağı yukarı aynı haber verilirken, Ruhban Okulu’nun fotoğrafının altına: “ABD Dışişleri Bakanı, ABD vatandaşlarının Türkiye’de hapsedilmesine de değinerek, genel düzeyde, 2018’de dini özgürlükler konusunda Türkiye’de bir miktar ilerleme kaydedildiğini ancak insani haklar açısından 2018’in ideal bir yıl olmadığı”nı yazdı.
ABD’den İngilizce yayın yapan “Romfea News” web sitesinde ise: “ABD Dışişleri Bakanlığı: Halki'nin (Heybeliada) yeniden açılması için iki katmanlı mesaj vermiştir” başlığı ile aşağıda özeti bulunan haberi yayınladı:
ABD Dışişleri Bakanlığı Ankara’ya, 2018 yılı için dünyadaki dini özgürlükler hakkındaki yıllık raporunda Halki İlahiyat Okulu’nun yeniden açılmasına dair iki katmanlı bir mesaj verdi.
Raporun sunulduğu geleneksel basın toplantısında hem ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo hem de ABD Dini Özgürlük Büyükelçisi Sam Brownback Heybeliada konusunda sert konuştular.
ABD Dışişleri Bakanı, “Konstantinopolis yakınlarındaki Heybeliada Ruhban Okulu’nun derhal yeniden açılmasını istiyoruz” dedi. Brownback ise “Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan Hükümeti Heybeliada Ruhban Okulu’nu kapalı tutmaya devam ediyor. Onları yeniden açılmalarına izin vermeye davet ediyoruz.” dedi.
Ek olarak, Mike Pompeo, ABD’nin Amerikan vatandaşlarının hapsedilmesine de değinerek, “Başkan Trump’ın güçlü bir şekilde baskısıyla, Washington’un inancı için mahkum olan papaz Andrew Brunson’ı serbest bırakmayı başardığını söyledi ve orada çalışan personelimizin de serbest bırakılmasını sürdürmeye devam ediyoruz” dedi.
Bu haberlerin arasında en dikkati çeken 23 Haziran’da “The Persecfution of Christians” (Hıristiyanlara Zulüm) adlı web sitesinde paylaşılan bir haber oldu. https://www.christianpersecution.com/
Başlıkta: “Heybeliada Ruhban Okulu 1971'de Türk makamları tarafından zorla kapatılmıştır” şeklinde bir ifadenin yer aldığı haberin önemli bir bölümü aşağıdadır.
ABD Dışişleri Bakanı; Heybeliada Ruhban Okulu’nun ‘derhal’ yeniden açılmasını” istedi.
Ekümenik Patrikhane, kapatılmasından bu yana, rahipliğe girmek isteyen Rum Cemaati’nden gençleri Yunanistan'daki ilahiyat okullarından birine göndermek zorunda kalmaktadır. Birçok durumda, Türkiye’de çalışma izni alma konusundaki zorlu kısıtlamalar ve maalesef Türkiye'de hâlâ geçerli olan genel korkutma ortamı nedeniyle ise bu öğrenciler geri dönmüyorlar” şeklinde ifadeler yer aldı.
Haberin bu kısmında sanki TC vatandaşları olan Rum Cemaati’nden papazlık eğitimi almak isteyen gençler var ve bunların çalışma izni için baskı var şeklinde bir algı yaratılmaktadır. Rum Cemaati içinde bildiğimiz kadarı ile papaz olmaya meraklı uygun yaşlarda kimse yoktur!
Yurtdışında başka alanlarda üniversite eğitimi alan ve Patrikhane tarafından finanse edilen Rum Cemaati mensubu gençler olduğu bir gerçektir ama bu kişiler istikballerini Türkiye’de değil başta ABD olmak üzere başka ülkelerde kurmak arzusundadır ve eldeki bilgilere göre bunlar arasında dini okullarda okuyanlar zaten yok! Ayrıca bu kişiler ne zaman isterlerse Türkiye’ye geliyorlar. Yani haberde yer alan “genel korkutma ortamı” da tamamen asılsız ve algı yaratmaya yöneliktir.
Haberin devamı şöyle: Türk Hükümeti’nin Heybeliada Ruhban Okulu’muzu yeniden açacağı konusunda çok kere verdiği sözlere rağmen ilerleme kaydedilemedi. Çözülmemiş, idari işleyiş ve kabul edilmeyen Ekümenik Patrikhane'nin statüsü de geleceğimizi tehlikeye sokmaktadır. Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapatılması; Ekümenik Patrikhane ve Türkiye Ortodoks Hıristiyanlarının dini özgürlüğünün doğrudan bir kısıtlamasıdır. Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması, ABD Hükümeti için Türkiye ile olan ilişkilerinde ve dünya çapında din özgürlüğünü savunmaya kararlı olan tüm hükümetler için bir öncelik olmalıdır.
Pompeo ve Brownback'in bu sözlerinin, Türk makamlarında emir etkisi yaparak Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılmasına izin vermeye zorlayacağını umuyoruz.
Öğrencisi olmayan bir okuldan bahsediyoruz, “Olsun biz dışarıdan getirtiriz” diyorlar. Maksat okul açılsın ve YÖK’e bağlı olmasın, Türkiye öğrenci alımlarına, müfredata ve öğretmen getirtilmesine karışmasın!
Bunun özü şudur: Türkiye’deki milyonlarca genç üniversiteye girmek için sınavlara girsin. Birkaç bin kişilik bir cemaatin dini kurumu illaki YÖK ile bağı olmadan çalışan bir okul açmaya çalışsın. Bu talep Anayasamızdaki eşitlik ilkesine ve YÖK ile ilgili maddelerine (Md.130,131,132) de aykırıdır.
22 HAZİRAN’DA ELPİDOPHOROS ABD BAŞPİSKOPOSU OLDU
Elpidophoros ABD Başpiskoposu seçilmesinden evvel de Ruhban Okulu için söylemlerinin dozunu arttırmıştı. 22 Haziran’da New York’ta ABD başpiskoposu olarak göreve geldiğinde yaptığı konuşmasında Türkiye’yi suçlayıcı şu ifadeleri kullandı:
Bugün, hepiniz ve Kutsal Peygamberimizin önünde alçakgönüllü ve minnettarım. Ekümenik Patrik Bartholomeos’un tavsiyesi ve lütfuyla bana vermiş olduğu, Amerika Kutsal Başpiskoposluğunun yedinci Başpiskoposu olarak bu büyük göreve hazırım.
1971'den beri haksız yere kapalı kalan değerli Ruhban Okulu ve manastırımızın refahı ve geleceği için çok çabaladım. 150 yıl boyunca, tarihsel iz bırakan bu okulun, Ekümenik Konseylerin toplandığı, doktriner tanımların açıklandığı, ayin ve geleneklerin şekillendirildiği, kabul görmüş azizlerin anıldığı bu okul; Büyük Konstantin’in Mesih Kilisesi'nin, kutsal kilisemizin din adamlarını eğitmiştir… Bundan böyle, bana Başpiskopos olarak emanet edilen herkese, bana hayatım boyunca gösterdiğiniz sevgi ve desteği vererek ilham vermeyi umuyorum. Ekümenik Patrikhanemiz için değerli bir başpiskopos olarak birlikte ilerleyelim…
Yunanistan Dışişleri Bakanı George Katrougalos, Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, Büyükelçi ve Kıbrıs Rum Kesimi eski bakanlarından Andreas Mavroyannis, ABD Kaliforniya Demokrat Parti sorumlusu Eleni Tsakopoulou-Kounalaki, Amerika Başpiskoposluk örgütlerinin başkanları AHEPA Başkanı George Loucas ve geniş bir kadro ile Archonlar törene katılanlar arasındaydı.
Yunanistan Dışişleri Bakanı George Katrougalos; Yunan Devleti’nin yeni ABD Başpiskoposu’na tam destek ve yardım edeceğine dair güvence verdi ve “Yunan kültürünü, öncü eğitimi, sosyal ve kültürel aktiviteyi, cemaatler, okullar ve diğer kurumlar ağı aracılığıyla geliştirmek için Yunanistan Devleti olarak Elpidophoros’a sürekli destek olacağız… Yunan Devleti dört gözle bekliyor ve umut ediyoruz. Elpidophoros’un liderlik ve koordinasyon rolünün Helenizm sınıflarının toplanması ve birleşmesine yol açacağından, anavatana (Yunanistan) ve Kıbrıs'a (Rum Kesimi) desteğini güçlendireceğine eminiz. Günümüzün zor koşullarında uyanıklık, zorlama, ortak hareket ve hepsinden önemlisi Helenizm birliği gerektiren bir zamandayız” dedi.
24 Haziran’da Hürriyet Gazetesi’nde “Bakırköylü Lambriniadis ABD’li Rumların dini lideri oldu” başlıklı bir haber yer aldı. Haberde; 22 Haziran’daki törende sadece Hürriyet muhabirinin bulunduğuna vurgu yapılarak, muhabirin sorusuna Elpidophoros’un “Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması için çalışmak, buradaki önceliklerimden biri olacak” şeklinde yanıt verdiği yer almış.
ALMANYA METROPOLİTİ AUGUSTİNOS’UN “ŞAŞIRTICI” SÖYLEMİ
22 Haziran’da Elpidophoros’un dini tören ile ABD Başpiskoposu olmasının ardından verilen akşam yemeğinde Patrik Bartholomeos’un temsilcisi olarak bulunan “Almanya Metropoliti Augustinos” haber kanallarınca “Şaşırtıcı” olarak nitelenen bir konuşma yaptı! Bu konuşma Patrikhane hakkında yayın yapan tüm sitelerce aynı anda paylaşıldı.
Haber sitelerinde çıkan ortak vurgu “Amerika'nın yeni Başpiskoposu şerefine verilen resmi akşam yemeğinde şaşırtıcı bir konuşma yapıldı” şeklindedir. Almanya Metropoliti Augustinos konuşmasında, "Yeni Başpiskopos Elpidophoros'un Amerika'da tarih yazacağını" söyledi. Patrik Bartholomeos için ise çok ilginç göndermeler yaptı ve Bartholomeos'u tarihin altın harfleriyle yazılacak olan büyük bir kişi olarak nitelendirdi “Patrik Bartholomeos ne Ruslardan ne de Türklerden ne de Ukrayna'dan korkmuyor. Ekümenik Patrik sadece Tanrı'dan korkuyor”
Törende Bartholomeos’u temsil eden Almanya Metropoliti’nin bu sözlerini yabana atmamak gerekiyor! Konuşmada altını çizerek Patriğin Türklerden korkmadığına vurgu yapılması ve bu söylemin kendi yandaş haber kanallarında “Şaşırtıcı” olarak tanımlanmasının “laf ola” söylenmiş olması mümkün değildir.
İKİ YAHUDİ YAZARIN TÜRKİYE ALEYHİNE YAZDIĞI KİTAP
25 Haziran’da “Ekathimerini Gazetesi”nin İngilizce yayın yapan web haber sayfasında “Sakis Ioannidis” imzalı bir haber çıktı.
“Otuz Yıllık Soykırım: Türkiye'nin Hıristiyan Azınlıklarının Yıkımı, 1894-1924” adlı bir kitabın Nisan ayında “Harvard Üniversitesi Yayınevi” tarafından basıldığı ve bahse konu kitabın Yunanca olarak yakında yayınlanacağı haberde yer aldı.
İnternette yaptığımız araştırmada “Benny Morris” ve “Dror Zeevi” adlı Yahudi yazarlar tarafından kaleme alınan kitabın 24 Nisan 2019 itibariyle dağıtımda bulunduğu Amazon gibi birçok internet ortamında da satıldığı görülmüştür.
Kitabın tanıtım yazısı Türk düşmanlığı ile dolu!
Türkiye'deki Hristiyanların 30 Yıllık Soykırımı
1919 ile 1923 yılları arasında, yaklaşık 1.5 milyon Yunanlı, Küçük Asya ve Doğu Trakya'dan temizlendi. Neredeyse hepsi Yunanistan'a yerleştirildi. Birkaç yüz bin Osmanlı vatandaşı Yunanlı ise öldü. Ya tamamen öldürüldü ya da kasıtlı olarak açlık ve hastalığa maruz kalma kurbanı oldular. Araştırmacılar başlangıçta Ermeni soykırımı konusundaki ilgileriyle motive edildiler. Yazarlara göre, 19. yüzyılın sonunda, Hıristiyanlar, Küçük Asya nüfusunun yüzde 20'sini oluşturuyordu. 1924'te ise nüfusları yüzde 2'ye düştü. Hikâye, Ermeni soykırımından daha derin ve daha geniştir.
İki yazar söz konusu dönemde Osmanlı Ordusu'nun ellerinde ölen Yunanlıların sayısını tam olarak belirlemek için yeterli kanıt bulunamayacağını söylüyor. Bununla birlikte, 1919-1924 yılları arasında yüz binlerce etnik Rum Osmanlı vatandaşının katledildiğini şöyle vurguluyorlar:
1923'te Türkler Pontus'ta yaşayan Rumları sistematik olarak kovdu ve öldürdüler; aynı zamanda ülkenin merkezinde yaşayan ve Ege kıyılarının altında yaşayan Rumları da öldürdüler. Türkiye'deki muhtemelen en büyük Yunanlı konsantrasyonu Pontus'taydı, bu doğrudur.
Kitabın sonucu, Osmanlı halkının Hıristiyan nüfuslarının Türk devletine yönelik tehdidi üzerindeki “abartılı, hatta paranoyak” endişesine kısa bir atıf da içeriyor; “Türk Zulümleri Ve Nazi Holokostu Arasında Ortak Unsurlar Var mı?”
İki Yahudi yazarın 24 Nisan 2019’da Türkiye’deki Rumlarla ilgili bir soykırım kitabı yayınlaması ve bu kitabın “Harvard Üniversitesi” gibi köklü bir yayınevi tarafından evvelâ İngilizce olarak basılmış olması ve kitabın Yunan/Rum haber kaynaklarında 25 Haziran’a kadar yer almaması çok ilginçtir.
21 HAZİRAN’DA “VİCDANA ÇAĞRI VAKFI”NIN RESEPSİYONU
Associated Press’in bir haberine istinaden 22 Haziran’da ABD Başpiskoposu olarak göreve gelen ve seremonisi yapılan Elpidophoros bir gün önce 21 Haziran’da “Appeal of Conscience Foundation” Vicdana Çağrı Vakfı’nın kurucusu, finansörü ve halen başkanı olan aynı zamanda “Park East Sinagogu”nun kıdemli hahamlarından “Rabbi Arthur Schneier” tarafından ağırlanmıştır.
Elpidophoros’un şerefine 21 Haziran 2019 Cuma günü, “Sam & Esther Minskoff Cultural Center”de düzenlenen bir resepsiyon verilmiştir. (Rabbi Arthur Schneier’in vakıf adına sahibi olduğu Park East Day School bünyesindeki bir kültür merkezi) Resepsiyonda; çeşitli dini liderler ve diplomatlar ile ABD Yahudi toplumunun önde gelenleri bir araya gelmişlerdir.
Görülüyor ki yeni ABD Başpiskoposu Elpidophoros; henüz Helenik esaslara göre seremonisi yapılmadan (bir gün önce) Yahudilerce ağırlanmıştır.
Bu çok ilginç bir durumdur. Çünkü Elpidophoros 22 Haziran’da belki de yaşamındaki en önemli seremoniyi yaşayacaktı. Bir gün öncesinde bir Yahudi kurumunun resepsiyonuna iştirak etmesi ile 25 Haziran’da iki Yahudi yazarın Türk aleyhtarı kitabının haberleşmesi bir rastlantı olabilir mi?
VİCDANA ÇAĞRI VAKFI (APPEAL OF CONSCİENCE FOUNDATİON) NEDİR?
“Appeal of Conscience Foundation” Vicdana Çağrı Vakfı: 1965 yılında yukarıda Merkel ile fotoğrafı bulunan Rabbi (Haham) “Arthur Schneier” (Avusturya kökenli bir ABD vatandaşı) tarafından kuruldu.
Misyon olarak; “Barış, hoşgörü ve etnik ihtilafların çözümünü” teşvik etmek için bir araya gelen tüm inançlardan kurumsal ve manevi liderlerin dinler arası bir ortaklığı olduğunu ifade etmektedirler. ABD’de çok güçlüler ve UNESCO’yu da amaçları doğrultusunda kullanmaktalar. Arthur Schneier’in Vatikan ve Papa Francis ile üst düzey ilişkileri var. ABD senatosunda en üst düzeyde çok etkin bir kişi ve bütün dünya hatta Arap liderleri ile de yakın ilişkiler kurmuş bir kişi. Dünyadaki birçok ülkeye din özgürlükleri adına burnunu sokan ve Patrikhane’nin statüsü ile Heybeliada Ruhban Okulu için de Türkiye’yi de eleştiren bir kişi.
Yahudilik faaliyetlerini New York’taki Park East Sinagogu üzerinden yapıyor. Aynı adı taşıyan Manhattan’da bulunan “Park East Day School”da geleneksel Yahudi eğitimi veriliyor. Küçük çocuklara yönelik bu okulda ilkokul eğitimi ardından sekizinci sınıftan sonra öğrencilerini mezun ediyor. Birçok karşıt gruplar tarafından sempatik kisveler altında “Siyonist” propagandası yapan bir oluşum olarak tanımlanmakta…
ARTHUR SCHNEİER 1994’TE İSTANBUL’DA DA PATRİKHANE İLE BİRLİKTE “BARIŞ VE HOŞGÖRÜ” KONFERANSI TERTİPLEDİ
Fener Rum Patrikhanesi ile Vicdana Çağrı Vakfı 7-9 Şubat 1994 tarihleri arasında İstanbul “Swiss Otel”de üç günlük bir konferans tertiplemişlerdi ve konferansın sonunda imzalanan “Boğaziçi Deklarasyonu” büyük bir krize ve çeşitli spekülasyonlara neden olmuştu.
Teamül gereği, bu tür konferans, anlaşma, mütareke ve deklarasyonlar yapıldığı şehrin adı ile anılırlar. (Örneğin Lozan Anlaşması gibi)
Neden, “İstanbul Deklarasyonu” değil de “Boğaziçi Deklarasyonu” adı verildi?
Bu konu çok tartışıldı. Çünkü bazı çevrelerde en tahammül edilmez isim “İstanbul” en sevilen isim ise “Konstantinople”dir. Bu bildiriye İstanbul Deklarasyonu denmesi Rumların işine gelmezdi, Konstantinople Deklarasyonu demek ise yürek isterdi!
Bu toplantıda, Rum Patriği'nin Ekümenik Patrik sıfatı tescil edilmek istendi. Boğaziçi Deklarasyonu'nun altına imza koyarken Türkçe metinde “Patrik Barhalomew l”, İngilizce metinde ise “His All Holiness Ecumenical Patriarch Barhalomew I” yazıldı.
Toplantıda hazır bulunan, günün Diyanet İşleri Başkanı “Mehmet Nuri Yılmaz”, bu deklarasyonun altına yukarıdaki nedenlerle imza koymak istemedi ve salonu terk etti ve Ankara’ya telefon etti. Konferans uzun bir süre kilitlendi. Fakat sonra her ne olduysa Ankara’dan gelen bir talimatla imzasını deklarasyona istenen şekliyle attı.
Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi; S400, F35, Akdeniz, Suriye gibi ağır gündemler ve ekonomimize yapılan operasyonlarla meşgul olduğumuz bu dönemde ABD tarafından Patrikhane ve Ruhban Okulu konuları üzerinden de aleyhimize bir cephe açılacağı anlaşılıyor.
Mike Pompeo ve Sam Brownback; birlikte sundukları “ABD Din Özgürlüğü Raporu”nun basın toplantısında Türkiye’ye Patrikhane lehine tehdit içeren söylemlerde bulundular.
“Harvard Üniversitesi Yayınevi” tarafından 24 Nisan’da yayınlanan Türkiye aleyhtarı bir kitabın 25 Haziran’da afişe edilmesi ne anlama geliyor?
“Vicdana Çağrı Vakfı” gibi Yahudi lobileri vasıtasıyla yaratılacak algı operasyonları ile de mi karşı karşıya kalacağız?